Deniz Kızın Güncesi- Dördüncü Ay
Dördüncü ayımıza doktor kontrolü ile girdik. Her doktor kontrolü, bizim gibi evhamlı Deligillere, uykusuz bir gece demekti. Acaba herşey yolunda mıydı? Acaba doktor ne diyecekti? Vs vs… Çok şükür, doktor kontrolünden yine yüzümüz gülerek çıktık, herşey yolundaydı. Birkaç gün sonra, ikili tarama testimizin de sonucunu aldık; neyse ki o da gayet güzel sonuçlanmıştı. Bu kontrolde birşey farklıydı, muhtemelen kızımız olacağını öğrendik. Ne yalan söyleyelim, daha Denizden ilk bahsettiğimiz günden itibaren hep kızımız olacağını düşünmüştük. Tabi ki her zaman “sağlıklı olsun, kız-erkek fark etmez” desek de nedense hiç çocuğumuzun erkek olabileceğini düşünmedik. İşte haklı çıktık, Deniz kızımız olacak bizim. Ama yine de kontrolü elden bırakmama konusunda uzman olan Deligiller, kesinleşene kadar hiç kızım demediler Deniz’e, ne olur ne olmaz diye 🙂
Dördüncü ayımıza damgasına vuran şey, Yavru Deligil’in ilk yurtdışı seyahati olan Prag seyahatiydi. Büyük Deligil an be an anlattı Prag Seyahatini, Prag Yolcusu Kalmasın, Prag’da İlk Gün , Prag Kazan, Deligiller Kepçe , Karlovy Vary’ye Niyet, Zlicin’e Kısmet yazıları ile ve de anlatmaya devam edecek .O 6 gün boyunca Deniz’le konuşmadığımız, Deniz’i düşünmediğimiz, Deniz’in elinden tuttuğumuzu hayal etmediğimiz bir saniyemiz bile olmadı. Bir de kendimiz için sadece bir yılbaşı süsü ve buzdolabı magneti aldığımız bu seyahat boyunca Deniz’e neler neler aldığımıza baktıkça, artık gerçekten ebeveyn olduğumuzun net bir şekilde farkına vardık 🙂 Evet, Prag kazan biz kepçe dolaşırken, Yavru Deligil’in de ilk alışverişlerini yapmaya başlamış olduk bile.
Prag dönüşünde, 11 Nisanda yine Yavru Deligil ile randevumuz vardı doktor muayenehanesinde. Bu sefer cinsiyetinin kesin olarak kız olduğunu öğrendik Denizimizin. Eeee ne de olsa emindik. Hatta Prag’dan aldığımız herşeyi unisex almamıza rağmen, yine de kendimizi tutamayıp iki tane kız montu alıvermiştik Yavru Deligil’e. Bu seferki kontrolde ilk defa kilosunu öğrendik Deniz’in. Kilosunu dediğime bakmayın tabi, tam tamına 197 gr’mış bizim Yavru Deligil.
12 Nisan ise Küçük Deligil’in ilk anneler günüydü. Biraz şaşkın, biraz heyecanlı, biraz ne olduğunu pek idrak edememiş şekilde geçti günümüz. Hediye almama konusunda verdirdiğim binbir söze rağmen Büyük Deligil, çapalı Deligil bileklikleri ile taçlandırdı o günü, Yavru Deligil adına yanağıma kondurduğu öpücüklerle. Anneler günü tebrik telefonları aldı Küçük Deligil, annesi ile birlikte “anneler ve kızları” şeklinde fotoğraf çektirdi. Dedim ya, bir yandan şaşkındı, bir yandan da içi mutluluk doluydu Küçük Deligil’in.
Hamilelikteki dördüncü ayın Küçük Deligil’e en büyük sürprizi göğüs kafesindeki batma tarzı ağrılar oldu ki bu ağrılar aylarca devam etti. Ne yatarak, ne kalkarak, ne oturarak, hiçbir şekilde geçmedi bu batmalar ve Küçük Deligil için hamileliğin en ızdırap veren yanı oldu. İkinci sürpriz ise biraz daha masumaneydi: hafif duygusallık. Bir hediye almak için girdiği oyuncak mağazasında, Ice Age’den (evet evet yanlış duymadınız, Ice Age’den) bir sahneyi görüp, sulu zırtlak ağladığında söz konusu duygusallığın pek de hafif birşey olmadığını anladı ama yine de yiğitliğe toz kondurmadı. Birkaç gün sonra ise o anı, Deniz için tuttuğumuz deftere şöyle yazmıştı Küçük Deligil
“Tatlı kızım benim, bak aklıma ne geldi. Geçen sene bir film izlemiştik babanla birlikte: Ice Age. Azıcık büyüdüğünde birlikte de izleriz o filmi. Filmde bir sahne vardır, küçük kızı kendisini tehlikelerden korumaya çalışan babasına çok kızıyor. Artık büyüdüğünü, kendisini koruyabileceğini söylüyor ve “keşke babam olmasaydın” diyor. Geçen gün bir mağazadaki televizyonda filmin bu sahnesini gördüm. Denizim belki güleceksin bana ama nasıl gözlerim doldu anlatamam. Ya dedim Deniz de babasına böyle birşey söylerse 🙁 Güzel kızım, annen olarak senden tek ricam, sakın babacığına böyle birşey söyleme, sakın üzme onu. Çok hassastır güzel baban, çok duygusaldır. Nasıl üzülür, için için nasıl ağlar bir bilsen…”
Kendi duygusallığıma hemencecik Büyük Deligil’i ortak ediverip, O’nu da suç ortağım yapıvermişim.
Deniz Kızla dördüncü ayımız da böyle geçti. Bir yandan yine huzur, mutluluk ve kahkaha dolu ama öbür yandan mide bulantıları ve uyku haline eklenen ağrılar ve duygusallığın getirdiği komik anlar…