Prag Yolcusu Kalmasın!
İstanbul’un sonsuz gri günleri tüm sevimsizliğini gösteriyor, saygısız ve somurtan kenttaşlarımızın da iyice üzerimize geldiğini hissediyorduk.Daha Aralık ayındaydık ama kış aylarını daha kolay atlatabilmemiz için bir umuda tutunmamız gerekiyordu.İşte tam bu girdaplarda sürüklenirken bir gece yarısı, Prag’a bilet alırken bulduk kendimizi.
Onca ülke, kent arasında Prag’a ulaşmak çok zor olmadı.Halbuki görmek istediğimiz kentler arasında ilk 10’da bile yer alması zor olan bir yerdi.Evet sevgili okuyucu, biraz aklın karıştı veya “deli de değil, salak bunlar ya!” dediğini duyar gibiyiz.Açıklamamıza izin ver: Seyahat tarihinde küçük deligil Gülriz’in , yavru deligil, Deniz’imize hamile olmasını planladığımız bir dönemden bahsediyoruz.(Şaşırmayın, biz planlarız herşeyi) Dolayısıyla büyük bir kent olmamalıydı gideceğimiz yer.Küçük deligilin enerjisini verimli kullanmalı, bunun için de şehrin turistik merkezinde (evet, en kazık yerinde) üstelik de kaliteli (daha da kazık) ama ekonomimizi sarsmayacak bir otel bulmalıydık.Euro bölgesinde daha geçişi tamamlanmamış Çek Cumhuriyeti ve dolayısıyla Prag bunun için de en ideal yerlerden birisiydi. (O kadar da salak değilmişiz, değil mi)
1 Mayıs’ın resmi tatil olmasını da kullanıp, düşük izin günü maliyetli bir program anında yapıldı.Millerimizle THY’den biletler hemen alındı. Prag merkezi araştırmasını son sürat yaptıktan sonra tam istediğimiz yerde, rezervasyon iptal garantisiyle otelimizi booking.com üzerinden ayarladık.Zaman içersinde beğendiğimiz başka bir yer olursa nasıl olsa rezervasyonumuzu iptal edebilirdik.Evet, 1-2 saat içersinde hepsini halletmiştik ve geriye seyahat zamanın gelmesini beklemek kalıyordu.
Aslında beklemenin yanında bir iş daha vardı ki o da Türk’ün yurtdışı gezisindeki vize kabusu başlıklı sonsuza kadar sürebilecek yazı dizisinin parçası olmaktı.Evet, Çek Cumhuriyeti konsolosluğu macerası apayrı bir konu ama kısaca değinmezsek içimizde kalır.
Siz siz olun, eğer bizim gibi seyahatlerinizde hiçbir aracı kullanmadan her işi kendiniz ayarlamaya çalışıyorsanız vize formunda konsolosluk örneğinde ne varsa o şekilde yazın.Pasaportunuzda “verilen yer” ibaresinde ne yazdığı Çek Cumhuriyeti için önemli değil.Siz “TUR” yazmak zorundasınız.Yok efendim, Adalar, Şişli’den aldım falan filan bunlar hikaye Çek konsolosluğu için.Bu ve bunun gibi mantıksız gelen noktalardan ötürü formu tekrar doldurmanız gerekecektir.Seyahat sigortası için de bazı kredi kartlarının ücretsiz sunduğu yurtdışı seyahat sağlık sigortası poliçesini aldığınız ve ufak da olsa tasarrufta bulunduğunuzu zannedip sevinecekseniz de o gülümseyişinizi silebilirsiniz çünkü bunu da sevmiyor Çek’ler ve özel bir sebep belirtmeden aynı teminatlara sahip olsa da kendilerine daha aşina gelebilecek bir poliçe belgesinde ısrar ediyorlar.Size ne kadar benzerse benzesin elinizdeki vesikalıklara da çok itibar etmeyin, güncel tarih için de ısrarlılar.
Özetle seyahatle ilgili tüm hevesiniz silip süpürebiliyorlar her zamanki gibi.Daha önceden de Fransa konsolosluğuyla sevgi dolu(!) vize macerası yaşayan bu satırların yazarı büyük deligil, keşke konsolosluğa gidilen sabah küçük deligile “Beşiktaş’lıyız biz. Sivok da yakınımız sayılır; diye söylesek mi” şakasını yapacağına “kolayca versinler vizeyi” deseymiş.Çünkü sabah sırada beklerken konsolosluğa kim gelsin isterdiniz?Evet, Tomas Sivok ve eşi…Ama bize faydası olmadığı gibi vize politikaları yüzünden kendisinden de soğudum.Yakındır “Sivok go home” diye statta pankart açmam.Özetle, vize aldık ama tabi ki makus talihin belini kıramadık ve sadece seyahat tarihlerimiz için single-entry alabildik.Harika!
Seyahat tarihi yaklaştıkça Prag’la ilgili aldığımız iki kitabı incelediğimizde iyice emin olduk seçimimizin doğruluğuyla ilgili.Charles Köprüsü‘ nün yanında, 4 yıldızlı otelin nehir manzaralı odasına, 5 gece için 695€ (kahvaltı dahil) gibi makul sayılabilecek bir rezervasyon yapmış ve toplu taşımayı hiç kullanmadan “bir kentte görülmesi gereken 10 yer” listesini zorlanmadan tamamlayabilecektik.
27 Nisan geldi çattı.Sıla hasreti gibi bir kavramın yanında dış hatlar terminali hasreti kavramını aile sözlüğümüze altı çizili olarak ekledik.Wings Lounge’da kahvaltısını yapan büyük, küçük ve daha 16 haftalık olan yavru deligil (plan yaptığımızı söylemiştim, değil mi!) heyecanlı adımlarla uçağımıza koşarcasına yürüdük.Koskocaman bir oh çıktı deligillerden…Prag, şimdi sen düşün; biz geliyoruz!