Bir Oyunun Ardından
Üç senedir hep aynı heyecan, hep aynı telaş; hep aynı korku, hep aynı mutluluk… Ekim 2009’da kesişti yollarımız Moda Sanat Tiyatrosu ile ve Temmuz 2010’da ilk oyunumuz “Kadınlık Bizde Kalsın” ile seyirci karşısına çıktık. Ardından “Azizname” serüveni başladı; hayatım boyunca içinde yer almaktan en fazla gurur duyduğum işlerden biriydi. Defalarca kez seyirciyle buluştuk, defalarca kez alkışlandık ve defalarca kez o haklı gururu yaşadık. Azizname ile Kadıköy Belediyesinin Tiyatro Festivalinde 1.200 kişi ile buluştuk; heyecandan öldük, alkışlarla dirildik. Her oyundan önce istisnasız “bu son olsun artık” dedim kendi kendime ama her birinden sonra da yine istisnasız “bir daha ne zaman oynayacağız” diye sordum. Her seferinde adrenalin tavan yaptı; kimisinde kaçmak istedim, kimisinde bir mucize olsun oyun ertelensin istedim ama tüm korkular sahneye ilk adımı atana kadardı. O ilk adımdan sonraki 2 saat her seferinde göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Hep keyif aldık, hep yüzümüze farklı bir tebessüm kondu.
Bu yıl ise daha çok zorlukların yılı oldu; bazen çok yorulduk, bazen çok üzüldük, bazen umudumuzu kaybeder gibi olduk ama yılmadık; yılmayı kendimize yakıştıramadık ve emeklerimizin karşılığını dün gece aldık. Bu sefer bir Turgut Özakman klasiği “Resimli Osmanlı Tarihi” ile çıktık seyircinin karşısına. 26 Mayıs 1960 gecesi sızarak uykuya dalan Vakıf, rüyasında 26 Mayıs 1876’ya gitmişti. Uyandığında ise 27 Mayıs devrimi olmuş ama bizim Vakıf hala 1876’da kalmıştı. Vakıf’ın şirret karısı Mahmure (Küçük Deligil) ise, rüyada kocasına karşı hürmette kusur etmeyen munis bir hatun oluvermişti. Heyecanlı mı heyecanlı, keyifli mi keyifli, güzel mi güzel bir gece geçirdik yine ve 19 Mayısta oynayacağımız ikinci oyunu iple çekmeye başladık…
Büyük Deligil’e:
Her zamankinden daha zor, daha yorucu bir süreçti. Günler oldu, akşam yemeği sofrasında buluşamadığımız; günler oldu, yegane boş vakitlerimde ezber çalıştığım; günler oldu,seni yalnız bırakıp provaya gittiğim; günler oldu, stresimi, heyecanımı, sıkıntımı sana yansıttığım ama her daim yanımda, her daim desteğim oldun. Sadece bana değil, hepimizeydi yardımın; çekim için saatlerce bizimle birlikte bitap düştün, biz uyurken sen cd’yi hazırladın, kare kare fotoğraflarımızı çektin, geldin kan ter içinde dekorlarımızı taşımaya yardım ettin, “ilk oyundur çekimsiz olmaz” dedin, yine kameranın arkasındaki yerini aldın. İyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın…